16 Şubat 2017 Perşembe

İTTİHATÇILARIN SUSTURAMADIĞI 3 GAZETECİ



T
arihimizde birçok gazetecinin katledildiği utanç verici bir gerçektir. Tek yaptıkları düşünmek, topluma yol göstermek olan gazeteciler tarihin farklı dönemlerinde faili meçhul cinayetlerle öldürülmüştür. Acımasızca katledilen gazetecilerin ortak özelliği de ya iktidara karşı olmaları ya da sermaye sahiplerinin yolsuzluklarına karşı olmaları yönünde birleşiyor. Özgürlük ve toplum faydası uğruna çalışan gazetecilerimizi saygıyla anıyoruz.

Katledilen gazetecilere dinsiz, faşist gibi damgaları yapıştırarak halkı kışkırtanların da bu cinayetlerin içerisindeki izleri yıldız gibi parıldıyor. Fikirlerden korkan, kanlı ekmek yiyenler toplumun sorgulamasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Toplumu düşünmeye sevk eden gazetecilerin kaleminden korkanlar çözümün gazetecileri önce tehdit etmekte sonra da öldürmekte bulunacağını sandılar. Elbette yanıldılar, bugün öldürülen gazeteciler kahraman olarak anılıyor, onları öldürenler ise sonsuza kadar katil olarak lanetleniyor.

Sabahattin Ali
Yurt dışına kaçmak isterken, kendisini kaçıran kaçakçı tarafından Kırklareli dolaylarında öldürüldü. Sabahattin Ali’yi öldüren kaçakçı “Kahraman olmak için öldürdüm.” diyerek savunma yaptı.
Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’ de Gümilcine’de doğdu. Marko Paşa isimli mizah gazetesini çıkardı. 
Marko Paşa’da bazı CHP’li politikacıların yaptıkları yolsuzluklar ve halkın sefalet içinde yüzerken iktidarın zevk içinde yaşaması eleştirildi. Amerikalılaşma, karaborsacılık, savaşlar da eleştirilen konular içerisinde yer alıyordu.
Marko Paşa’nın ilk sayısında yer alan amacımız metni: ”Maksadımız sadece gülmek için gülmek değil. Gülmek düşünmek ve faydalı olmaktır.”

Hasan Fehmi
Hasan Fehmi bir akşam dostlarıyla Britanya otelinde yemek için buluştu. Buluşmadan sonra arkadaşı Ertuğrul Şakir’ le dolaşmaya çıktı. Galata Köprüsünde bilet parasını ödediği sırada kurşunlanarak öldürüldü.

Hasan Fehmi Yunanistan’dan Osmanlı devletine göçmek zorunda kalan bir ailenin çocuğudur. Ailesi Fehmi’yi Mekteb i Sultaniye’ye göndermiştir. Burada Tevfik Fikret’in düşüncelerinden etkilenen Fehmi Osmanlı Padişahı Abdulhamid’e karşı özgürlük fikrini benimsemiştir. Bir süre sonra Fransa’ya kaçarak Jöntürkler’le bağlantı kurmuştur.
Jöntürkler de kendi içlerinde fikir ayrılıklarına düşmüştür. Kimileri Abdülhamid’ in gitmesini kimileri de Abdülhamid’ in gitmemesini savunmuştur. Hasan Fehmi ittihatçıların içindeki durumu görerek onlara güvenmemeye başladı. Hasan Fehmi’nin isteği demokrasiyi Osmanlı’nın yapısıyla kaynaştırmaktı.

Meşrutiyetin ilanı üzerine İstanbul’a dönen Fehmi burada İttihatçıların yaptıkları yolsuzlukları fark ederek onlara cephe aldı. Serbesti gazetesinde ittihatçıların kahraman ilan ettikleri Şeyhülislam’ın hazineden çaldıklarıyla nasıl bir servet kazandığını, yine ittihatçıların para karşılığı hapisten yurtdışına adam kaçırdıklarını yazdı. Bunun üzerine Fehmi’ye imzasız tehdit mektupları geldi. Tehditlere aldırmayan Hasan Fehmi yazılarına devam etti.

Hasan Tahsin
Süleyman Bey’in odasında konuşurken kahve geldi. Kahvenin içerisine uyku hapı atıldığını bilmeyen Hasan Tahsin kahveden sonra hareket edemeyecek halde yarı baygın düştü. Tam bu sırada odaya onu öldürmek için görevlendirilmiş cellâdı girdi ve Hasan Tahsin’i İngiliz ipiyle boğdu. Hasan Tahsin’in katillerinin ismi devlet sırrı olarak saklandı.
Hasan Tahsin Selanik’te silah gazetesini çıkarak halkı Abdülhamid’ e karşı kışkırtıyor, özgürlük yazıları yazıyordu. Hasan Tahsin ittihatçıların fedaisi konumundaydı. İttihatçılara karşı gelenleri sert bir dile eleştiriyordu. Tahsin harbiye mezunuydu. Yüzbaşıyken ordudan ayrılarak gazeteciliğe başladı.

Hasan Tahsin zaman içerisinde İttihatçıları da eleştirmeye başladı. Eleştiriler üzerine ittihatçılar Silah gazetesini kapattı. Hasan Tahsin bir süre sonra ittihatçı dostlarıyla konuşarak Silah gazetesini tekrar çıkarmayı istediğini söyledi. İttihatçılar Hasan Tahsin’in isteğini reddederek susması için ona maaş bağlamayı teklif ettiler. Maaşı kabul etmeyen Hasan Tahsin ittihatçılar tarafından Sofya’daki yer altı çalışmalarında görevlendirildi. Ona teklif edilen çetecilikti.


Hasan Tahsin insan öldüremeyeceğini anlayınca görevden dönmek istedi. Görevden dönmenin cezası ise ölümdü. Sofya ataşesi olan Mustafa Kemal kendisine İstanbul’a dönmemesi gerektiğini söyledi. Hasan Tahsin yine de İstanbul’a döndü. Kırmızı Konağa( Teşkilat ı Mahsusa) giderek durumu Süleyman Bey’e anlattı. Süleyman Bey ben bir çaresine bakacağım diyerek Hasan Tahsin’i evine gönderdi. Ertesi gün zaptiyeler Hasan Tahsin’i evinden alarak Kırmızı Konağa götürdüler. 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder