T
|
arihimizde birçok gazetecinin katledildiği utanç verici bir
gerçektir. Tek yaptıkları düşünmek, topluma yol göstermek olan gazeteciler
tarihin farklı dönemlerinde faili meçhul cinayetlerle öldürülmüştür. Acımasızca
katledilen gazetecilerin ortak özelliği de ya iktidara karşı olmaları ya da
sermaye sahiplerinin yolsuzluklarına karşı olmaları yönünde birleşiyor. Özgürlük
ve toplum faydası uğruna çalışan gazetecilerimizi saygıyla anıyoruz.
Katledilen gazetecilere dinsiz, faşist gibi damgaları
yapıştırarak halkı kışkırtanların da bu cinayetlerin içerisindeki izleri yıldız
gibi parıldıyor. Fikirlerden korkan, kanlı ekmek yiyenler toplumun
sorgulamasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Toplumu düşünmeye
sevk eden gazetecilerin kaleminden korkanlar çözümün gazetecileri önce tehdit
etmekte sonra da öldürmekte bulunacağını sandılar. Elbette yanıldılar, bugün
öldürülen gazeteciler kahraman olarak anılıyor, onları öldürenler ise sonsuza
kadar katil olarak lanetleniyor.
Sabahattin Ali

Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’ de Gümilcine’de doğdu. Marko
Paşa isimli mizah gazetesini çıkardı.
Marko Paşa’da bazı CHP’li politikacıların yaptıkları
yolsuzluklar ve halkın sefalet içinde yüzerken iktidarın zevk içinde yaşaması
eleştirildi. Amerikalılaşma, karaborsacılık, savaşlar da eleştirilen konular
içerisinde yer alıyordu.
Marko Paşa’nın ilk sayısında yer alan amacımız metni: ”Maksadımız
sadece gülmek için gülmek değil. Gülmek düşünmek ve faydalı olmaktır.”
Hasan Fehmi
Hasan Fehmi bir akşam dostlarıyla Britanya otelinde yemek
için buluştu. Buluşmadan sonra arkadaşı Ertuğrul Şakir’ le dolaşmaya çıktı.
Galata Köprüsünde bilet parasını ödediği sırada kurşunlanarak öldürüldü.
Hasan Fehmi Yunanistan’dan Osmanlı devletine göçmek zorunda
kalan bir ailenin çocuğudur. Ailesi Fehmi’yi Mekteb i Sultaniye’ye
göndermiştir. Burada Tevfik Fikret’in düşüncelerinden etkilenen Fehmi Osmanlı
Padişahı Abdulhamid’e karşı özgürlük fikrini benimsemiştir. Bir süre sonra
Fransa’ya kaçarak Jöntürkler’le bağlantı kurmuştur.
Jöntürkler de kendi içlerinde fikir ayrılıklarına düşmüştür.
Kimileri Abdülhamid’ in gitmesini kimileri de Abdülhamid’ in gitmemesini
savunmuştur. Hasan Fehmi ittihatçıların içindeki durumu görerek onlara
güvenmemeye başladı. Hasan Fehmi’nin isteği demokrasiyi Osmanlı’nın yapısıyla
kaynaştırmaktı.
Meşrutiyetin ilanı üzerine İstanbul’a dönen Fehmi burada
İttihatçıların yaptıkları yolsuzlukları fark ederek onlara cephe aldı. Serbesti
gazetesinde ittihatçıların kahraman ilan ettikleri Şeyhülislam’ın hazineden
çaldıklarıyla nasıl bir servet kazandığını, yine ittihatçıların para karşılığı
hapisten yurtdışına adam kaçırdıklarını yazdı. Bunun üzerine Fehmi’ye imzasız
tehdit mektupları geldi. Tehditlere aldırmayan Hasan Fehmi yazılarına devam
etti.
Hasan Tahsin
Süleyman
Bey’in odasında konuşurken kahve geldi. Kahvenin içerisine uyku hapı atıldığını
bilmeyen Hasan Tahsin kahveden sonra hareket edemeyecek halde yarı baygın
düştü. Tam bu sırada odaya onu öldürmek için görevlendirilmiş cellâdı girdi ve
Hasan Tahsin’i İngiliz ipiyle boğdu. Hasan Tahsin’in katillerinin ismi devlet
sırrı olarak saklandı.
Hasan Tahsin Selanik’te silah gazetesini çıkarak halkı
Abdülhamid’ e karşı kışkırtıyor, özgürlük yazıları yazıyordu. Hasan Tahsin
ittihatçıların fedaisi konumundaydı. İttihatçılara karşı gelenleri sert bir
dile eleştiriyordu. Tahsin harbiye mezunuydu. Yüzbaşıyken ordudan ayrılarak
gazeteciliğe başladı.
Hasan Tahsin zaman içerisinde İttihatçıları da eleştirmeye
başladı. Eleştiriler üzerine ittihatçılar Silah gazetesini kapattı. Hasan
Tahsin bir süre sonra ittihatçı dostlarıyla konuşarak Silah gazetesini tekrar çıkarmayı
istediğini söyledi. İttihatçılar Hasan Tahsin’in isteğini reddederek susması
için ona maaş bağlamayı teklif ettiler. Maaşı kabul etmeyen Hasan Tahsin
ittihatçılar tarafından Sofya’daki yer altı çalışmalarında görevlendirildi. Ona
teklif edilen çetecilikti.
Hasan Tahsin insan öldüremeyeceğini anlayınca görevden
dönmek istedi. Görevden dönmenin cezası ise ölümdü. Sofya ataşesi olan Mustafa
Kemal kendisine İstanbul’a dönmemesi gerektiğini söyledi. Hasan Tahsin yine de
İstanbul’a döndü. Kırmızı Konağa( Teşkilat ı Mahsusa) giderek durumu Süleyman
Bey’e anlattı. Süleyman Bey ben bir çaresine bakacağım diyerek Hasan Tahsin’i
evine gönderdi. Ertesi gün zaptiyeler Hasan Tahsin’i evinden alarak Kırmızı
Konağa götürdüler.